3 Mart 2016 Perşembe

Eşekli Kütüphaneci - Fakir Baykurt



Uzun zamandır merak ettiğim bir kitaptı. Konu kütüphaneler olunca kitap tutkum depreşiveriyor. İçinde kitap, kitaplık, kitapçı, kütüphane gibi konular geçen bütün kitaplar ilgimi çekiyor. E bir de Ürgüp'lü olunca bu kitabı okumam şart oldu.
Kitap, 1924 yılında savaş sonrası anlaşmalar gereği bazı bölgelerde yaşayan Türk ve Rum halkının karşılıklı olarak yer değiştirmesi, bunun sonucunda yıllardır yaşadıkları Ürgüp yöresinden Yunanistan'ın Larissa kentine göç etmek zorunda kalan insanların eski vatanlarına duydukları özlemi ele alarak başlıyor. Bu insanların torunlarından biri olan Dimitrios, nenelerinin dedelerinin yaşadığı bu toprakları görmeye geliyor ve buradaki gezintisi sırasında Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz ve ailesi ile tanışıyor.
Buradan sonra da Mustafa Güzelgöz'ün yaşam öyküsü anlatılmaya başlanıyor. Mustafa Güzelgöz 1940'lı yıllarda Ürgüp merkezi Kütüphanesi'nde memur olarak göreve getiriliyor. Ama kitaplara olan tutkusu ve insanların ancak okuyarak cahillikten sıyrılacağı inancı onu boş oturtmuyor. Tamamen kendi insiyatifiyle insanlara okuma aşkı kazandırabilmek için gösterdiği çabalar, kütüphanesi olmayan ve kütüphane yapmaya yanaşmayan yöneticiler nedeniyle köylere eşeklerle, katırlarla kitap taşıması, o kitapları bulabilmek için başlattığı girişimler, bölge için büyük bir şans ve unutulmayacak hizmetler olmuştur. Özellikle köylerdeki çocukların ve kadınların okumalarını sağlamak için uğraşlar vermiştir. Sadece kitap okumak değil, köylüyü kalkındırmak için de pek çok hizmet götürmüştür. Göreve geldiğinden emekli olana kadar yaşadıkları, karşısına çıkan engeller, vb. konuları kendi ağzından Yunanlı Dimitrios'a anlatmaktadır Mustafa Güzelgöz. Onun yaşam hikayesini okuyup etkilenmemek, hayran olmamak mümkün değil.

1960'lı yıllarda ABD'nin yaptığı bağımsız bir yarışma olan, 'Halkına Hizmet Eden Gönüllü Kahramanlar Yarışması'na Türkiye'den Mustafa Güzelgöz aday olarak gösteriliyor ve yarışmanın birincisi Güzelgöz seçiliyor. Güzelgöz'ün emeklilik hikayesini okuyunca yabancıların ona bizden daha çok kıymet verdiğini göreceksiniz.

Kitabın son bölümlerinde ise bu iki kardeş halkın, Ürgüp ve Larissa'yı kardeş şehir yapma çalışmaları anlatılıyor.
Kitapta dikkatimi çeken birkaç cümleyi buraya almak istiyorum. Cumhuriyetin daha ilk yıllarında halkı uyandırmak, çağdaşlaştırmak, okuma-yazma oranını arttırıp halkı cahillikten kurtarmak için çırpınan öğretmenlerin, Cumhuriyet'e karşı alttan alta kımıldanan düşmanlıktan nasibini aldığı dönemde, öğretmenlere saldırı düzenleyen bu karanlık beyinlere "Elimin altındaki kitapları ışık topları gibi, karanlığın hem de karanlıkçıların üstüne fırlatıp fırlatıp atasım geliyor." diye belirtiyor kafasından geçenleri Güzelgöz. O kadar aydınlık kafalı, ilerici, çağdaş düşünceleri var ki, bulunduğumuz dönemde bile çok ihtiyacımızın olduğu bir insan profili adeta.

Bir de diyor ki "Kitap sevgisi diye bir sevgi vardır sanırım. Ana sevgisi, kardeş sevgisi, yar sevgisi gibi bir sevgi. Kitap sevgisi de bütün öbür sevgiler gibi doğuştan vardır; ama uyuyordur. Onun zamanı gelince uyandırılması; yoksa, olan yerlerden alınıp aşılanması gerekir."

Kitabı çok beğendim. Kitapta sözü geçen her yerin bizzat gitmesem de adını çok duyduğum yerler olması da okurken bana ayrıca bir zevk verdi. Bence bu kitabı okuyan herkesin içinde bir kitap tutkusu oluşacak ve içlerinde, birilerinin kitaplara olan ilgisini arttırma veya ihtiyacı olanlara kitap sağlama isteği uyanacaktır. Benim içimde oluşan his öyle oldu en azından. Kesinlikle tavsiye ederim.

Sayfa sayısı: 147
Yayınevi     : Literatür yayınları
Birinci basım yılı: Eylül 2000



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder